CANDIR ERZİNCAN…
Celal Pir
-Candır Kemah...
Kemaliye...
Refahiye...
İliç...
Candır insanları…
Ne depremler yıkar onu...
Ne de farklılıklar...
Ocaklar Sönmez orada...
Yerle bir olsa da dünya, yıkılmaz satvetiyle, bir insanlık selidir Erzincan...
Gittik, gördük.
İnsanıyla Cefakar.
Doğasıyla vefakar bir kent...
Sekiz ilçesiyle kucakladı bizi.
Kemaliye’yi, Karanlık Kanyon'u denedik.
İliç'te Aydınlık kanyon'a Şehadet ettik.
Kemah’ta kaleden kaleye şahin uçurduk...
Şelale olduk aktık 10 Kasım’a kadar.
Devasa Kemah Kalesi'nin dehlizlerinde dolaştık.
Şaşkın ama umutluyduk...
Tarihi kaleden Bayrak Tepe'ye bakarken gurur duyduk.
Ay Yıldızın onurunu yaşadık...
Yüzümüzde bir tebessüm vardı.
Biraz doğa ama daha çok insanı yüzünden.
Kemaliye’de, Hacı Turgut bal kavanozuyla çeliyor aklımızı...
Kemah’ta pınardan akan tuz alıyor aklımızı...
İliç’te altın madeninde kafamız karıştı biraz...
Çok değiştirmiş kenti…
Çünkü, arabalar gıcır gıcır...
Evler desen öyle...
Hatta restoranlar bile çok şık...
Belli ki, sarı altın çok değiştirmiş İliç’i...
Aman canım biz de gideriz Dumanlı’ya dedik...
Hele karpuzu koyduk mu akan pınara.
Yaktık mı ateşi.
Attık mı etleri mangala.
Tadından yenmez hem sohbeti, hem ekmeği, hem eti...
Ve elbet sonrasında, bir manevi boşluğa Selam oldu Terzibaba’da okunan Fatiha...
Girvelik şelalesi gibi akıyorsa sözler...
Ergan Dağı kadar derin bir yükseklik kaplıyorsa benliğimizi...
Biraz taze leblebi.
Biraz tulum peyniri.
Azıcık Çimin üzümü.
Bakır işlemeler, belki de bir bakır saat...
Koşarken havalimanına.
Aklımız Tercan’da...
Otlukbeli’nde...
Üzümlü'de…
Çayırlı'da…
Dikilitaşta, Krater Gölünde...
Aklımız Sultan Melik’te...
Türbesinde gözlerimiz şehadetinde...
Kulaklarımızda Gülabibey Camiinden yayılan ezan sesi, çokça da Fırat’ın serin çağrısı...
Kısaca elveda derken kente…
Tek cümle...
Geri geleceğiz canlar...
Bekle bizi Erzincan…